Kendini doğurmak
- İdil Tatar
- 18 Haz 2020
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Ara 2020
Nisan 2020
Rüya Günlüğü
“Kilimin altına süpürülüp unutulan tozlar, kavanozlarda çürüyüp giden reçeller, temizlenmeyen kuytu köşeler gibi denemelerimin tortularının karnımda bıraktığı artıklar bir araya gelip yarı insan yarı maymun bir bebek meydana getirmişler. Gördüm ve fakat birine söylemekten ya da oradaki varlığın kabul etmekten kaçındım. Korktum. Çünkü daha önce böyle bir şey hiç görmemiştim. Denemelerim yaklaşık bir sene önceyi buluyor, ancak bir araya gelip döllenmiş ve bir form oluşturmuşlar demek ki. Bu durumda doğumuna az kalmış demektir. Korkuyorum ve bakmamaya çalışıyorum. Ben bakmadıkça içimde büyümeye ve beni sarsmaya devam ediyor. Korkunç bir şey, kimseye de söyleyemiyorum. Biraz da iğrenç, maymun-insan karışımı bir cenin var içimde. Biri var, güzel bir kadın, ruhu da görünüşü gibi dayanıklı. Bildiğimi, bildiğini paylaşıyor, bana şahit oluyor ve bu bile yetiyor bana. Ancak yine de çok denedim fakat doğuramadım. Kimseye de söyleyemedim. Bir kuytuya gittim fakat henüz çıkmadı.”
Aralık 2020
Haziran 2018 – Aralık 2020 arasında geçenler:
Bu rüyayı gördüğümde Nisan 2020 civarıydı. O zamanlar gördüğüm rüyanın kendi doğumumun habercisi olduğunu fark etmemiştim. Kendini doğurmanın ne anlama geldiğini akılcı yönüm ile bilsem de bu rüyanın alt metnini kavrayamamıştım. Ama bir şekilde bu rüya aklımın köşesinde sağaltılmak için kendi vaktini bekliyordu, tıpkı doğumum gibi. Anlatacağım olay örüntülerinde kişilerden bahsediyor olmamın sebebi bu yolculukta insanlarla dayanışmanın hayatımda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamak istiyor olmamdır. Kendini doğurma yolculuğu her ne kadar tek yapılan bir yolculuk olsa da uğradığımız evler, selam verdiğimiz insanlar bizi bu yolculukta desteklemek için önemli figürlerdir. Yıllar önce Haziran 2018 gibi arkadaşıma önerdiğim bir kitap vardı, ismi “Kurtlarla Koşan Kadınlar”. Bu kitap benim hayatıma bildiklerini ve sevgisini bütün besleyiciliği ve şefkati ile insanlara aktaran uzun siyah kıvırcık saçları olan dişi bir kurt tarafından girmişti. O günden beri kitap baş ucumda durur ve ben yıllar içerisinde bu kitabı döne dolaşa okur, sevdiğim insanlara yolculuklarında eşlik etmeleri için de öneririm. Şimdi Aralık 2020 ve ben Almanya’da, kitaptan oldukça uzakken birkaç hafta önce arkadaşımın bana gönderdiği mesajı okudum “Bana önerdiğin kitabı bitirdim, bitmesi seneler sürdü, hayat okulu gibi kitaptı.”. Bu mesajı okuduğumda hayatımın duygusal bakımdan zorlu bir evresinden geçiyordum. Ne zaman buna benzer bir evreden geçsem tipik bir insan gibi ben de danışma ihtiyacına giriyorum: yaşadıklarımı anlatmak ve bilen birinden çıkar bir yol için ipucu almak, doğru yolda olduğumu bilmek, teyit etmek. Bunun için her daim bir insana başvuramıyorum elbet. Kendi deneyimini bir parça kenarda tutup karşısındakini anlamayı ve ona konunun herkes için ortak olan özüyle ilgili bir parça bilgi sunmayı tercih eden insanlarla pek azınlıkla denk geldim. Kendime başvurduğumda ise bazen kendimin kendime kör yahut oyunbaz olabildiğini bildiğimden güvenli bir adres olarak elimin altında danışmak için bu kitabı bulundururum. Bu nedenle mesajı gördüğümde yanıtımın ya da aradığım desteğin o kitabın içerisinde bir yerlerde olduğunu ve bana geldiğini biliyordum. Arkadaşımda iz bırakan hikayelerin adını sorduğumda bir tanesi benim aklımdakiyle kesişti: “Elsiz Kız”. Bu hikayeyi ilk kez Nisan 2020 gibi gördüğümde şöyle bir hızlıca okumuştum. O dönemlerde de insanların isimlere ve isimlerin anlamlara önem veren, ayın ilk evrelerindeki inceliği gibi ince bir ruha ve isme sahip olan arkadaşımla konuşmuştum bu konuyu. Hani önemli bir şeylere yakın olduğumu seziyordum ama okuduğumu çok da sindirebilecek bir konumda değilmişim. Şimdi de kitap yanımda değildi çünkü ben Bremen’deydim ve kitap ise İstanbul’da yatağımın baş ucunda duruyordu. Ama canım arkadaşım tabii ki hikayenin fotoğraflarını çekip bana gönderdi. Hikayeyi bitirmem bir haftayı buldu. Kitapta yazdığına göre bu hikayeyi aylar süren bir zaman zarfına yayılıyorlarmış. Benim amacım bu değildi ama hikaye derinliğinden dolayı sindirilmek için her bir dönemeçten sonra uyku istiyordu. Böylece hikaye günü, geceyi, karşılaştığım zorlukları ve gelişimimi benimle birlikte yaşadı.
Doğumum parça parça bir yerlerde gerçekleşmişken okuduğum bu hikaye gördüğüm rüya/rüyalar ve anılarımı bir araya getirip gelişmem için bir bütünlük sağladı. Bu bütünlükten evvel, ben doğumumun geldiğini sezmeme rağmen göremiyor iken sevgili psikodrama arkadaşım bunu görmüş olacak ki Mayıs ayındaki psikodrama buluşmasında bana doğumları resmeden bir ressamın eserini ithaf etmişti. Burada paylaştığım resim bahsedilen eserdir. Onun ince görüşü ve destekleyici yapısı benim doğumumu onun için görünür kılsa da bu evreden geçen kişilerin başkasının doğumlarına karşı daha farkında bir bilinç geliştirdiklerine inanıyorum. Tam da bu nedenden kendi doğumumu gerçekleştirmiş olsam da gelişimin evrelerimin tam olarak sonlanmadığına ve daha başında olduğuma inanıyorum. Şimdi bu bir araya gelmiş parçalarla tıpkı elsiz kızın kucağında yeni doğan tin bebek ile erginleme ormanında yedi evre boyunca ilerlediği gibi ilerliyorum. İlerlerken zaman zaman kendimle kalıp ellerim ile üretimlerimi görmeye ihtiyaç duyuyorum. Bunun için resim yaparak ve tığ ile örerek kendimi destekliyorum. Bedenim ve kendi benliğim ile kurduğum bağlantıda bir el becerisine sahip olmanın önemini anlamamı sağlayan bir başka kadın daha var elbet tabii. Kadınların kadınlara aktardığı ve aktaracağı becerilerin daim olmasını en yürekten diliyorum. Yolculuğumun devamında hikayenin bu ikinci ormandaki evrelerini tekrar okuyacağım ve benim deneyimlerimle bir eşlik kurduğunu fark ettiğimde- bu evreleri yürüdüğümü düşündüğümde- ise anlatmak için geri geleceğim.
Ancak bu noktada söyleyebileceğim bir şey var. Benim örneğimde, ben korktuğum ve inanmadığım için doğumu gerçekleştirmek istemeyebilirdim. Şimdi baktığımda kimsenin doğumu gerçekleştirmeden sonlandırmasını istemem. Bu nedenle bir parça “Elsiz Kız”dan bahsederek bu yazıyı sonlandıracağım.
“Elsiz Kız”
Elsiz kız yeraltı dünyasına gidip erginlenerek kendi yeni benliğini doğuran bir kızın hikayesidir. Bu hikaye hayatın katmanlı yönünü görmeyen bir baba, kızının gelişimini destekleyemeyen bir anne ve kızın yaralanmasını sağlayıp yola çıkmasına ön ayak olan iblis ile açılıyor. Burada bahsi geçen figürlerin özellikleri fiziksel dünyamızdaki hakiki anne, baba ve iblis ile örtüşebilir ve benzer olay örgülerine yol açabilir olsa da hikayede simgeledikleri rolleri her bireyin psikolojik, manevi dünyasında sahip olduğu figürlerdir. Dış dünya ve iç psikolojik dünya arasında iletişim sağlayan anne ve baba artık işlev görememektedir. Bu nedenle sağlıklı işlev göremeyen anne ve baba artık değişmelidir. İblis ise tam da bu noktada anne ve babanın yarattığı açıklıktan faydalanarak kızı yaralar. Bu açıdan bakıldığında iblis zarar veren bir kötücül figür olarak gözükse de tam da verdiği zarardan ötürü kızın erginleme ormanına doğru yola koyulmasını sağlayıp onun gelişimini desteklemesi bakımından psişenin oldukça uyumla çalışan bir yönüdür. İblisin isteği üzerine elleri kesilen kız, üretim ve sezgileri ile hissetme yetisinden yoksun bir halde yola koyulmaktan başka bir çare göremez. Yol boyunca kız ağlayacak, ağladıkça içindeki süreçler işlemeye devam edecektir. Burada ağlamak psişenin içsel süreçlerini yoluna koymak için gerekli ve sağlıklı bir işlevidir. Ağlamak bir ipin çözülmesi için gereken netliği sağlamak için duygu dünyasına bir yas ve dinginlik getirir. Kız burada ağlamalıdır çünkü doğumdan önce bir ölüm gerçekleşmiştir. Eski inandığı, sevdiği hayatı ve benliğini öldürüp yenisinin doğmasına izin vermelidir. Bu bakımdan ölüm gereklidir ve gerçekleşmelidir. Bu nedenle kızın ağlaması gerekli ve rahatlatıcıdır; sürecin işlemesini sağlar. Elleri, anne ve babası olmadan ormanın içerisinde hayatta kalmayı başarma yolculuğu elsiz kıza yeni benliği için gereken sınavları ve dolayısıyla da yeni benliğinin ilk parçalarını sunar. Girdiği ilk ormanın sonuna ulaşan elsiz kız, kralın ve annesinin bulunduğu kaleye ulaşır. Psişenin bilge kadını olan anne ve bu bilgeliği olduğu haliyle dış dünyada uygulayabilmesi yetisini simgeleyen kral, elsiz kızı sarmalamaya hazır bir halde karşılar. Ancak bu kavuşma yalnızca bir öncüdür. Bu kavuşma kızın yeni benliğinin ilk parçalarının oluştuğunu işaretler. Bu kavuşmanın ardından kız yeni benliğini doğurup kucağına alacak ve yeniden yola koyulacaktır. Bu esnadan sonra başladığı ikinci yolculuk yeni doğan benliğin alt dünyaya tam anlamıyla inerek toplam 7 evrede öğrenecekleri ile erginleme yolculuğunu temsil eder.
İkinci yolculukta artık doğum gerçekleşmiştir. Bu ikinci ormanda yeni benliğin yeni anne ve babası ile bir hayat deneyimi yaşayarak gelişmesi, kendini kurması gerekir. Benlik her ne kadar yeni olsa da kişinin kendine dair tutumları ve inançları eskide kalmış olabilir ve güncellenmeleri için zaman ve zorluk sürecinden geçmesi gerekebilir. İkinci orman bize bu zamanı ve süreci tanır. Bu noktada kendimize söylediğimiz kırıcı yakıştırmalar, hayal kırıklığı yaratan cümleler ve kendi yüzümüze vurduğumuz motivasyon kırıcı olumsuz eski bilindik anıların akınına uğrayabiliriz. İblis bu esnada hala işini yapmaya devam ediyor demektir. Bunun örneği olarak hikayede iblisin krala çocuğun doğduğunu müjdeleyen haberi çocuğun yarı hayvan yarı insan bir halde doğduğu yönünde değiştirdiğini görüyoruz. Yarı insan yarı hayvan olan çocuk kendimize yakıştırdığımız kırıcı sözlerle eşlenir gibi gözükse de bir diğer anlamıyla da erginleme dünyasında kadınların bilge ve tanrısal yönünü temsil eden, onların yol gösterici hayvan benliklerinin bir parçası olarak da görülebilir. Ben bunu yol gösterici hayvanım olarak görmeyi tercih ediyorum ancak psişemin beni kıran mesajlarının da farkındayım. Benim tam olarak deneyimlediğim ve çoğu zaman da takılıp kaldığım evre burası oluyor. Biliyorum ki her ne kadar aynı noktadayım gibi görünsem de kendime, ilerlemekten vazgeçmemem gerektiğini ve eksiğiyle, mükemmel olmayan haliyle, her ne kadarsa elimdeki devam etmem gerektiğini ve ben devam ettikçe gelişmenin de benimle beraber geleceğine inanıyorum. Buradaki inanç kral ve elsiz kızın arasındaki bağın kuvvetine işaret ediyor. Buradaki kuvvet yeteri kadar sağlam ise kral ve elsiz kız birbirlerinden uzak olsalar bile bir araya geleceklerdir. Bu ayrı kalma gerekli olduğundan yapılabilecek en sağlıklı şey yola devam etmektir.

Comments